^^

5 Kasım 2013 Salı

Ahmet Batman'dan notlar

Bir Aklımdan Çıkar Mısın?

Ne zaman unuttun sevmeyi beni?
Kaç aşk geçti üzerimizden?
Sevdin mi benden sonra yoksa kandırdın mı kendini,
O da biliyor mu saçlarınla oynamayı ya da en sevdiğin ojeni?
Benim kadar yakınlaştın mı onunla?
Biz oldunuz mu?
Bir ağaca kazıdın mı onunla adını?
Bir mağazada bekledi mi seni saatlerce?
Hala şımarık mısın yoksa aklın başına geldi mi?
Var mı bir son durağın?
Kalbin garını buldu mu?
Ben sevmedim senden sonra ve bizim şarkımız dediğin şarkıları hiç dinlemedim.
Adını duyduğumda başka şeyler düşündüm ve hep kaçarken yakalandım sana.
Onu benim kadar sevdin mi ya da onları mı demeliyim? Sahi ya ? Gitmiştin sen dimi?
Ne çok soru bıraktın arkanda...
Hoşça kal mı demeliyim şimdi?
Çık aklımdan, kime döndüysen yüzünü, ona söyle artık sahte sözünü..."

Geç Kalmadan

Bugün seni sevdiğimi söyleyebileceğim son gün olabilir.
Kelebek kadar ömrümüz olsaydı, seni seviyorum demek için bu kadar beklemezdik.
Evet çoğu zaman "seni seviyorum" demeye korkuyoruz.
Karşımızdaki yalancı çıkıyor bazen, onun da etkisi var tabii
Neyse, belki bugünün kelebeği sen ya da ben...
Belki yarın son günümüzü yaşayacağız.
Seni seviyorum. Geç kalmaya lüzum yok.

Terk Ediş

Terk edilmek güzel şey aslında, içi rahat oluyor insanın. "Sen şimdi beni istemiyorsun yani öyle mi?" diyee soruyorsun. "Evet" diyor. Tamam, insan duyunca üzülüyor ama hepsi bu işte, üzüldüğünle kalıyorsun. "Peki isteme bakalım" dersin en fazla. Ben öyle derim mesela. Bitiyor diye küfür edecek halimiz yok. Evet, evet. Ben onu seviyorum, o beni seviyor ama ayrıldık işte. Gel de şimdi çayına tek şeker atan birini gördüğünde onu hatırlama, gel de şimdi sesini, bakışını özleme. Sen ne yaptın! Tamam gökyüzü hâlâ  mavi  ama beraber bakamadıktan sonra... Gör işte cümlelerin sonu bile gelmezken, sen nasıl getirdin benim sonumu. Sen gidemezdin ki benden, ne zaman öğrendim gitmeyi?



AHMET BATMAN - SOĞUK KAHVE


24 Ekim 2013 Perşembe

Özgürlük, sadece yıldızlarda

En çok da tehlikeyi sever hale geldiğimde korkmuştum kendimden.
 kaybedecek bir şeyim kalmayana dek vazgeçecektim her şeyden.
 Ve özgür olacaktım sonunda.
 Yalnız kalacaktım,
 Bilmiyordum.

23 Ekim 2013 Çarşamba

Geveze

.
 Kendi kendime
 çok doğru konuşuyorum.
Ya da
Başkalarının yanında saçmalıyorum.
Kim bilir.

8

Kaç insan eskittim ömrümde?
Birini unutabilmek için 
Onlarca unutulacak kişi ile tanışmak da neyin nesi.
Tam bir çıkmazdayım.
8 çiziyorum olduğum yerde.
Ve
Şimdi
 Bir fahişenin bedeni kadar 
Yorgun
Yüreğim.

19 Ekim 2013 Cumartesi

Mutlu İnsanlara notlar NO:2

Yıllardır Pollananın her şeyin iyi tarafına baktığından mutlu olduğu sanılırdı,
Oysa ki mutlu olduğu için kötü tarafı görmeyecek kadar kördü.
Sorun şu ki gerçek hayattayız.

Mutluluk geçicidir, bir kaç kısa an sürer.
Ve aslında her insan mutsuzdur.


Pollana'nın gerçekleri görme zamanı anlatılsaydı, 
güzel bir masal olmazdı.

Kısaca,
Mutlu insan iyimserdir, havalarda uçar.
Fakat düşüşleri en acı olanlar da onlardır

24 Eylül 2013 Salı

Mutlu İnsanlara notlar no:1

Çoğu zaman yazıya nasıl gireceğimi bilmem (bak yine oldu bu).
Çünkü genelde duygu patlaması yaşıyor olurum.
Çok sinirliyken,
Çok mutsuzken, 
şaşkın,
boşlukta hissederken,
hiçbir şey hissetmezken mesela.
Böyle şeylerin verdiği itici güçle.
Ve mutlu insan yazmaz.

24 Temmuz 2013 Çarşamba

Şu köşe yaz köşesi şu köşe kış köşesi ortadaki su sisesi

Günlerden 25 Temmuz.
Hava sıcak ve dünyadaki tüm insanlar buna bayılıyor.
Tenin bronzlaşmasına, tatile, tüm bu tembelliğe aşıklar.
BEN DEĞİLİM.
                   Kendime tokat atasım, kafamdan kıvılcım çıkana kadar duvara sürtesim ,                                  köşede bir yerde kendimi sikesim geliyor düşündükçe ama evet.
Ben okulu özledim.
Kışı özledim ben bir kere. Sıcak çikolatanın düşüncesi bile içimi ısıtırdı.
Üşümeyi severim, sonrasında ısınmayı da.
Sinemanın daha çekici gelmesini , günün erken bitmesini, daha kolay yorulmayı , sonra soğukta yürümeyi, pijama üzerine öylesine geçirilmiş montla çıkmayı, yağmurda ıslanmayı, karda burnumun kızarmasını , hepsini seviyorum işte.
Hem serinlemek için götümü başımı açıcağıma ısınmak için kat kat giyinmek daha iyi değil mi?
Benim yazlarım çocukluğumdan beri kötü geçer.
"Babamın başına gelen olaylar, aile kavgaları ,  büyük amcanın evden gidişi ve ardından babamın depresyonu, bacağımın enfeksiyon kapıp kafam kadar şişmesi, süresiz ceza alışım (ki hala devem ediyor) herkesle bağlarımın kopması falan, hepsi farklı yazlarda yakamdaydı.
Yazları evdeyim, yazları sıkıcı.
Kışları tek derdim sınavlar. Öğretmenlerden nefret edişim. İdareden her çağırılışımda "Allam nolur atılmayım noolur" kafası. Bu kadar. 
Mesela ailemle sorun çıkmaz kışın, Dışarı çıkmak istersem daha kolay, daha fazla bahane.
Daha meşgulsündür. Hep yapman gereken şeyler var.
Hem daha meşgulsün, hergün gitmen gereken bir illet var.
Tüm kış  herkesin ağzından çıkan"yaz gelsin de kurtulalım" laflarının aksine ,
 yazın  "yeter artık " diyen boktan bir yapım var.
Kaçıncı defa aynı kelimeleri yazıyorum bilmiyorum, doyamıyorum belki de ama YAZLARI GÜZEL DEĞİL İŞTE.
Bir deniz - havuz var, (ki kafana estiğinde gitsen bile çabucak itici gelmeye başlar bıkarsın, zamanla da cildin haşlanır) o  kadar.Arkadaşların ile aran açılır, biri köye diğeri yazlığa kaçar. Sen zavallım arada sırada dışarı çıkarsın (DIŞARI=AKRABALAR) o günde arkadaşların müsaitler. 
Sonrası mı? 
Sonrası sağlık asdfghj.
Hayır, sonrası üzüntü.
Sonrası uyuyamadığın , eski sevgilini durup dururken hatırladığın, Eminem dinlesen bile hüzünlenebileceğin geceler.
(Sanırım sorun bende ki geceleri klüplerde barlarda dahi olsam aynı ruh halindeki bir götlük üzerime serpilmiş.)
Sonrası bol bol kitap kitap okuma, temizlik yapma, sivri sinekler, hazırlık maçları ve ince pikeler.
NOT:Allahıım noluur bu tatil güzel geçsinde bu yıl kışa pişmanlıklar olmadan gireyim Yarabbiim.
(3.09.13 :BOKLUKLAR OLDU)
Şimdi ben, şu yaz hayallerinden biri olan binanın çatısında şevişme olayına geçeyim.
Şaka şaka, yazın bende manita da olmaz ki, keldeki tarak özlemi misali.

14 Temmuz 2013 Pazar

Kabuk

bazen sadece siktirolup gitmek istiyorum bu şehirden.
ülkeden.
dünyadan.
bunalımdayım sanırım.
Odama kapanıp saatlerce uyuyabilirim.
İnsanlarla konuşurum ama hep kavga çıkar su yüzüne.
Ev topuzum da var,
Düğün olsa sanırım ev topuzumla gider, 

kulaklığı takıp kenara çekilirim.
Cem Adrian dinliyorum sık sık.
Ve Duman.
Lana Del Rey.
Amy Winehouse.
replay tuşu, candan içten sevimli replay tuşu;
 Çok çekicisin.
Ağlıyorum bazen.
Kendi kendime konuşuyor,
Kendimi azarlıyor, 
Kendi hıçkırıklarımda boğuluyorum.
Aslında görebileceğiniz en güler yüzlü insanımdır.
Güzel bir olay olduğunda yine her zamanki gibi gülmekten alamam kendimi.
Sonra,
Tekrar çekilirim kabuğuma.
Ne zamandan beri böyle kötüyüm bilmiyorum.
Uzun zaman olmuş olmalı.
İçeride bi' yerlerde biliyorum; düzeleceğim.
Ama elimizde olmayan şeyler var.
Zaman.
Mekan.
Ruh halim.
Ama benim umudum var,
ki o sahip olduğum tek şeydir.

25 Ocak 2013 Cuma

biraz sessizlik.



Kız sustu.O, hep susardı zaten.Suskunluğunu bölmeden, tekrar sustu.Susana kadar sustu.Hıncını çıkarana kadar..
          Kulaklarının içinden geçip, tüm bedeninin irkilmesini sağlayan müzik bitince de sustu. Susup uyudu,susup içti,susup ağladı, susup yazdı.
          O hep yazardı zaten. Yine yazdı. Çaresizliğini yazdı.İçinde yeşeren son umutları ezip, meze yaptı ve yazdı.Göz yaşlarını silerek, suskunluğunu bozmadan yazdı.
         Telefon çaldı, kapı kırıldı, bilet yandı, son nefesini verdi belki de. Ama umurunda değildi.Çünkü susmuştu bir kere.
          Yazarken hatırladı. Kendisi gülümsüyordu. O gülümsüyordu. Gülümsüyorlardı. Bunu da yazdı. Konuşmayacaktı; bu yüzden yazdı.

     Kek yiyorlardı, geziyorlardı, kitap hakkında konuşuyorlardı, sinemaya gidiyorlar, piknik yapıyorlar, kavga                          ediyorlar, bağırıp çağırıyorlar, iki gün kavgalı gezip yine birbirlerini buluyor ve sarılıyorlardı.Bunları da yazdı.Kız durmadan hatırlıyordu.Durmadan ağlıyor ve durmadan yazıyordu.
         Tekrar sustu. Hiç konuşmamıştı zaten.Olsun,yine sustu. Kalemi elinden bıraktı, cama çıktı. Nefes aldı. Akan rimelleri yüzünü boyamıştı. Önemsemedi. Oysa ne umutlarla sürmüştü kirpiklerine. O farkedip beğenecekti. Fark etmedi. Oysa, kız onun saçlarını bugün farklı tarafa yatırdığını bile fark etmişti. Gözlerini kaçırdığını da. Kız bunların olacağını da fark etmişti.
      Zavallı kız yine ağladı. Hıçkıra hıçkıra, susarak. Olduğu yerde çöktü. Hasta olacaktı. O, önceleri hasta olmasına dayanamazdı. Lanet olsun diye düşündü. Bak, yine hatırlamıştı onu.
      Onu kullandığını fark etti. Sustu ve yazdı. Bir kez saha yazdı. Bir kez daha... Müzik kim bilir kaçıncı defa başa sarmıştı. Önemsemedi. Artık hiç bir şeyi önemsemeyecek kimseye de kanmayacaktı.
      Çünkü kız çok kanmıştı bu oğlana. Seni seviyorum dedi; kandı. Biz hiç ayrılmayacağız dedi; kandı.Gözlerine baktı sadece; yine kandı.
      O, hep kanardı zaten, bunu fark etti. Yine yazdı. Yine ağladı. Yine sustu.
    Evet o susmuştu.Susuyordu.Susacaktı da. Yeniden konuşmaya cesaret edene kadar susmaya devam etti.

7 Ocak 2013 Pazartesi

babam...


Babam...
Üzerimde sayısız emeği geçen, yaptığım her şeye rağmen beni seven adam. Adam gibi adam! Birbirimize çok sinirlenebiliriz elbet ama her zaman birbirizi anlarız biz. Ve o hiç bir zaman sebepsizce ceza vermedi bana, kızmadı, bağırmadı!
Babam, beni dünyaya hazırlayan en önemli faktör, ilk ve son gerçekçiliği gösteren insan.
O herzaman haklıydı sebepsizce. Boku yiyen ben olurdum. Sonra onu üzerdim. O anlardı. Bana kızardı, bağırırdı falan ama içten içe ağlayabildiğini görebiliyordum ben gözlerinden.
Babam...
Babamın bunu okumayacağını bildiğimden yazıyorum bu satırları. Eğer bunları okuyacağını bilsem yazmam. Okursa, yalakalık olur bu. Babam; yalakalığı hiç sevmez.
Babam, ağlayan insanları, yalan söyleyenleri de sevmez. Özellikle de beni bu durumlarda sevmez. Kim yalancı bir insanı sevebilir ki!
Babam bazen bu durumlarda bile sevebilir derinlerinde. 
Ağlamama dayanamaz. Beni omuzlarından tutup göğsüne yaslardı. Zaten ben de fazla ciddi olamaz çabuk susar ve gülerdim.
Babam, beni en iyi tanıyan insan. Her zaman, her durumda...
Babam, en fedakar insan... Onca zor durumu arasında bizim için adeta savaştı diyebilirim!
Babam, gerçekçidir. Hiç birimizi, kendini boş hayallere sürüklemeye bırakmaz. Acı çekmememizi isteyen ilk insandır o çünkü. Bazen can yakıcı olacak kadar gerçekçidir. Sinir bozacak kadar... Bu konuda ona çekmişim ama bendeki olay terzinin söküğü misali...
Sadece gerçekçilik konusunda mı çekmişim babama? yoo, hayır bayım. Ben kan grubuma kadar babama çekmişim. Tek farkımız, cinsiyetlerimiz. O kadar benziyorum ki ona, iliklerime kadar. Attığım adımdan, aldığım nefesten , yutkunmama kadar. İliklerime kadar babamım ben!
Babamı çok kırdım. Babamı çok üzdüm. Söz verdim sözümde durmadım ve onu sayısız hayal kırıklığına uğradım. Allah belamı vermesin benim, kıracak adam mı lan benim babam! Bunları hak edecek adam mı?!
Babam, gördüğüm en iyi insan... Bunlara rağmen, bana benim kendime ettiğim lanetlerden birini bile etmedi. Beddua okumadı.
Babam, karşısında baş eğmemi de istemedi en nihayetinde. Bu durumda olmamayı belki de en çok o istemedi.
Babam...
Üzerimde sayısız emeği geçen, yaptığım her şeye rağmen beni seven adam. Adam gibi adam!

4 Ocak 2013 Cuma

Şşşşşsh! Aramızda.

                   Bir bok yiyorum su aralar.
Korkuyorum da.
Sevmek değil de sevilmek daha zor onu fark ettim.
 Hislerin silikleştiği vakit sen eğer onun gibi değilsen kötü oluyorsun.

Başka biri yok, olamaz da demek bir kaç harf.
Özlü fısıltı.
Büyük konusmak.

İnsanların korkup yapamadığı şeyleri yaparsan;
ya taparlar,
ya da aşağılarlar.

Kimse bilmesin o zaman.
Bir sen,
Bir ben.
Anlaştık mı?