^^

13 Ağustos 2014 Çarşamba

"Anı defterinden düşen bir kaç damla not..."

Yeni peeling tavsiyeleri hakkında yazmaya karar vermiştim aslında. Bu yazıya başlamadan hemen önce arkadaşımdan gelen öneriyle
Matematik dersinde tiyatro yapılırsa
            Yazmak istemek ama yazamamak kadar ibnece bir şey yok. Mesela bir ilham lazım.Arkadaşımdan gelen öneriyi duyunca gözlerimin parlaması lazım. Bir şey duymam, görmem, hissetmem lazım. En kolayından ; el ele tutuşan bir çift. “Aaay! Ne romantik…”
ŞİMDİYE KADAR OKUDUKLARINIZI SİKTİREDİN.
Ondan bahsetmemek için lafı geveliyorum. İşe yaramıyor. Eninde sonunda sevgililere kayıyor konu. Onun bunu okumayacağını-
... Gözlerini gözlerime dikişini seviyorum. Sarılırken, kollarının belime düşüşünü, başını omuz çukuruma yerleştirmesini, kısık ve hızlı nefesler alıp verirken sarhoş olmayı seviyorum. Bana doğru eğilmek zorunda kalacak kadar uzun olmasını seviyorum. Pis-pis gülmesini, küfredişimi her duyuşunda; gözlerinin kocaman açılmasını seviyorum.
Onun hakkında her şeyi sevebilirim aslında.
Sadece onu sevmiyorum!
Arkadaşlarıma, aileme anlatamıyorum bunu. Hatta laf dinlemeyip okumaya çalıştıklarında, kesin bir dille karşı çıktım. Utanıyorum hafiften çok. Korkuyorum. Hatta bu sayfayı acilen imha etmem gerekliymiş gibi hissediyorum. Kulaklarıma dolan seslerden birisi de “Bir şey mi var?” ... Sadece kalbim çıkık.
Ama ben güçlü ve gururlu olmaya çalışıyorum artık . Ona  geri dönmek değil niyetim. Arkasından ağlayan zavallı kız olmak istemiyorum. Öyle kanıma karışmış ki şimdiye kadar … Atamıyorum bünyemden kolayca.  Onu deli gibi özlediğimi, arkadaşlarımla ona küfrederken bile dile getiriyorum aslında. Kapalı, imalı, belli etmeden…  Çarpıkça gülerken, gözlerimi kısarken, elimle oynamaya başladığımda, ben;  hep oyum zaten. Sadece dışarıdan ben gibi gözüküyorum.
Bunları itiraf etmek güç…
Sorun yeni erkek bulmakda ya da özgüven meselesinde değil.


Sorun kanına ne kadar karışırsa zehir o kadar imkansızlaşır hayatta kalabilmen.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder