^^

22 Şubat 2016 Pazartesi

bozulmuş bir evren giyinen birine şiir

Çarpık kentleşmenin merkeziydi zihni
Kirpiğinin düştüğü yerde sel olurdu
Kapattığında gözlerini
Göz kapakları yanardı,
Yanardağın zirvesinden lavlara bakar gibi.

Çarpık kentleşmenin merkeziydi zihni,
Asla doğru zamanda
Doğru şeyi düşünmezdi

Olur olmadık zamanda ağrırdı başı
Olur olmadık zamanda düşlerdi kafasını
                                      bedeninden ayrı.

Erozyonun coğrafyası , dudaklarıydı,
kurak ve ilgiye muhtaç olan.
Ve boynundan koynuna 
     teğet geçen hayat
Kesişirdi canıyla cansızlığına...

Kıyametin haritasında geçerdi
Kırışıklık çizgileri
Çarpık kentlerin gölgesinde
kalan gülümsemesi
Mani olurdu bazen
         cansızlığının topraklarına geçmesine
                                                misafirlerin.

Canını avuç içlerinde taşırdı
İsterse yıldızlara erişirdi parmak uçları
Tırnakları bilenirdi
Geçirse tırnaklarını
Doğa ana çığlık atardı.
Depremler kol gezerdi
     Yeryüzü olan bu bedenin her yerinde
Tsunami olurdu 
               boğulurdu benliğinde
Çığ olurdu
       ezilirdi altında düşüncelerinin
Fırtına olurdu
Heyelan olurdu
Felaket olurdu
Felaket olurdu kendine.

Geceyi kasıklarında
Güneşi bakışlarında saklardı.
Gözlerinin akı kızarırdı.
Kapattığında gözlerini,
Göz kapakları yanardı cayır cayır
Beslediğinden göz bebeklerinde,   
                                  cehennemi


Düzensiz düzenini yık.
Çıkar artık bedeninden
Giyindiğin bu bozulmuş evreni.



Sabahattin Ali'ye selam olsun!
Seviyorum seni.

3 Şubat 2016 Çarşamba

döngü

Döndü ve en çok can yakan kelimeleri özenle seçmiş gibi, döktü dudaklarından; 

"Üzgünüm, sana bunları yaşatmamalıydım. Bir başkası da bana bunları yaşattığından tüm bu olanlar." 
Canımın acısının canı yanmıştı. 
Onun canı yandı diye, bir kez daha onun için yaktım kendimi. Bir bağımlının kül tablası nasıl doluysa, benim de her yanım kül olana kadar yanacaktım. 
Onun gülüşüyle sanki külleri üfler de uçuşur ya hani, öyle uçuşacaktım. 

Demek bir başkasına aitti kalbi. Bir başkası kanatmıştı onu. Olsun dedim, onu iyileştireceğime inandım hep. Onun yara bandı olacaktım. Bana gülecekti. Bana ağlayacaktı. Ben onun her şeyi olacaktım. Yani öyle düşünmüştüm nicedir. 
Evdeki hesap, çarşıya uymaz ya hani, aynen öyle. Yara bandı olmaya çalıştım, o kanadıkça yıprandım, yırtıldım, paramparça oldum. Onu güldürdüm sanarken, o kendi sevdiğini hatırlar , mutlu olur gülermiş. Geç anladım. Ve anladıkça tükendim. İnanır mısın, göğsüme başını koyduğunda öyle uçuyordum ki, o ağlarken kendi aşkına ağlarmış hiç bilmezdim. 

Ben hani onun  her şeyi olacaktım ? ben hiçbir şeydim. Bir şey olamadım ben, ne onun ne başkası için. Kendi içimde aşık olup, böyledir demiş, aşk budur sanmıştım. Aşık olup, karşılık bulamamak anladım duman olmayı. Tükenmeyi. Yok olmayı. 

Şimdi bu yazıyı ona değil, onun aşkına ithaf ediyorum. Kim bilir döngünün neresindesin? Kim bilir kim canını yaktı da, şu hayatta tek sevdiğimi ağlattın. -seni sersem.- 

Keşke senin yerinde olsaydım. O zaman bunlar olmazdı. 
Belki o zaman hiçbir şeylikten öte bir şey olurdum. 

Yine de sana kızacak değilim. 
Karşıma çıkmasının nedeni sensin. 
Sana, sana aşık olan aşkımı emanet ediyorum. 
Kendi aşkınmış gibi iyi bak ona. 
Onu seviyorum.