Ruhum güneşi reddediyor bu sabah,
Çek perdeleri, çek!
Bana emanet bu bedenin duvarları,
Hiç olmadığı kadar beyaz.
Göz kapaklarım örtüyor sevmediğim şeyleri,
Ben bir çok şeyi sevmem.
Yağmur yağacak yarın
Ve pencereler sonuna kadar açılacak.
Ben evde olmayacağım bile
Bedenimin duvarları hiç olmadığı kadar ıslak.
Bir de
bedenimin içi var.
Bir görsen ağzına kadar dolu!
Ağzından üstü daha da dolu!
En hassas yeri ise sol köprücük kemiği.
Biraz altında kan akıyor oluk oluk.
İşte bu, insan oğlunun defosu.
Ve ne yazık ki bu dünyada geri iade yok.
En hassas yeri,
Sol köprücük kemiği,
Minik bir meleğin evi.
Taşıdığı ağır bir defter var üstelik.
Bu kadar yorulma diyorum ona,
Bırak defteri,
Nasılsa gideceğim yer belli.
Yaşlanmış ruhum; huysuz, aksi, nalet!
Bedenimin duvarları, ruhuma inat, hiç olmadığı kadar genç
Sanki teklif ediyor ruhuma bir cenk!
Bu tutuşma, köprücük kemiğinin üzerinde bitiyor.
Melek, yok oluyor bu genç ve güzel cesedin teninde eriyerek.
Bedenim ruhumu reddediyor,
Çık dışarı, çık!
Nazım Hikmete selam olsun!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder