Hiç bir zaman duzenli günlük tutamadım.
Geniş aralıklarda, en ufak seylerde yazmayı bırakan, önemli bir şey olmadan da yazmaya başlamayan bir yapım var.Lanet olasıca.
Oysa bir mesaj yetti.
Belki, kendi sözü değildi.
Belki kulaktan duymaydı ya da internetten bulmuştu. Beni bu kadar etkilemesinin nedenini de anlamıyorum tabii.
Benim bu kadar asla gerçekçi bir biçimde dile sözcükler getirmemem etkilemişti mesela.
Ya da onun sesini duymuş gibi hissetmem.
Hayır hayır.
Onun da bunları hissetmiş olabilme ihtimali etkilemişti beni.
Evet, ben gayette paşalar gibi sevebiliyorum. Ama başka insanlarla aynı hisleri paylaşmak ne kadar garip!
Ben hiç böyle düşünmemiştim.
Sahi, ben birine kendimi bu kadar sevdirebilir miyim ya?
Hele de bir erkeğe...
Erkeklere bakışım güvensizlikle aynı yere gidiyor.
Ona ne kadar inanmalıyım?
Hani derler ya kalbini beynini dinle diye.
Benim kalbim dilsizdir.
Ama beynimi dinleyip de bundan mahrum kalmak istemiyorum.
Varsın, acı çekelim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder